HÜRRİYET
30 Aralık 2011 Cuma
Az ya da çok bütün kadınların kafası karışıktır çünkü erkekler gibi yalın düşünmezler. Yalın ya da bazen yüzeysel diyelim; bizim lügatta. Bütün kadınlar bazen kararsızdır; hafızalarının bir yerinde daha önce yaşadıklarının kırıntısı vardır halı altına süpürülmüş ama yok edilememiş..
Bütün kadınlar tedirgindir bazen; okyanusları geçer derelerde boğulurlar. Beklenmedik anlarda müthiş soğukkanlı olur; gördükleri en ufak ilgide paniğe kapılabilirler.
Bütün kadınlar (günümüzde) evlenme telaşında olmasalar da;geldikleri yaşın farkında olmasalar da; okuldaymış gibi gezseler, hobiymiş gibi çalışsalar da; babalarına torun vermek isteyebilirler zaman zaman; sırf bu sebeple allak bullak olabilirler..
Her ne kadar genellemelere inanmasalar da; karşı cinsi genelleyebilir, kalp kırıklıklarının acısını alakasız birinden çıkarabilirler; hepsini kötü, düşüncesiz ya da güvenilmez zannedebilirler hayatlarının bir bölümünde.
Bütün kadınların kafası karışıktır biraz..
Yaptıkları zeki hamleler onlara yalnızlık olarak geri dönebilir; bu sebeple, oynamayı öğrenirler az da olsa; hep değil zaman zaman.
Bütün kadınlar umursar, sezer, şüphe duyar, saçma sebeplere inanmaz, gözünüzden anlar olan biteni aslında ama bi kez daha boş yere sorar, kalbi kırılır ya da ilgi, şefkat ister farklı dozlarda.
Bir verip bir alan, ne istediği asla tam olarak anlaşılamayan kısaca yoran karşı cinsleri; sürekli konuşan, yersiz ve zamansız kıskanan hemcinsleri yüzünden karışıktır kafaları.
Kime güveneceklerini bilemez; sonunda sadece kendilerine güvenmeye karar verirler; o zaman da sertleşir, toleranssızlaşırlar ister istemez. Dinginlik ararken daha da karışırlar; yalnızlığa alışırlar, daha kompleks bir hal alır ve zeki hamlelerine geri dönerler. Dolayısıyla yalnızlığa iyice batarlar..
Bütün kadınların kafası karışmasın da ne halt etsin; karşılarında onlardan süper kahraman olmalarını bekleyen adamlar varken, güzel olmaları, hamarat olmaları, gerektiği kadar ve doğru yerde zeki olmaları gerekirken, hep bakımlı, hep istekli, hareketli, eğlenceli, uyumlu olmaları gerekirken ne yapsınlar..
Kıskanç olmayacak, anlayışlı olacak, yeri geldiğinde her türlü sohbete adapte olabilecek, yeri geldiğinde dışında kalıp sadece hizmet edecekken, çocuk doğuracak, hamileyken diğer güzel kadınlarla başa çıkmak zorunda kalacakken ne yapsınlar; düşünmeyip de ne halt etsinler.
Karışmasın mı kafaları? Ece Temelkuran
Seviyorsan ayrılamayacağını daha önce defalarca söyledim sana. ‘Severek ayrılınmaz’ yar, öyle bir şey olmaz. Ayrılık bir tercihtir ve herkes kendi tercihini yaşar. Sana ‘Gitme’ desem bir faydası var mı bunun? Eskilerden söz eksem, ‘Nasıl oturmuştuk şu parkta...’ desem, beni öpüşünü, dokunuşlarını hatırlatsam neye yarar? ‘Gideceğim’ diyorsun, git öyleyse, bırak bu ‘Seni seviyorum ama...’ palavralarını...
Mehmet Coşkundeniz - ‘Beni Bir Tek Aşk Aldatmadı’
Mehmet Coşkundeniz - ‘Beni Bir Tek Aşk Aldatmadı’
...Dan Sonra
Soldan kalktım bu sabah olamaz mı
Terslendim bakkala çakkala olamaz mı
Kudurttular belki beter odum
Hiç uyutmadı belki hayatımın sen gerçeği
Tek taraflı olur mu yani bu işler
Yüzde elli haksızlık payı
Hababam dürter
Yok rahat uyku
Mecbur kalkıp yakıcan bir sigara
Koyucan takkeyi tam ortaya
Kendine güvenen şöyle gelsin
Bıraksın inadı dile gelsin
Sözünden dönen namert çıksın
Bizde böyle bundan sonra
Kafayı düzelttim senden sonra
Kendime yararım bundan sonra
İster gelirim ister gelmem
Hesap mı vericez bundan sonra
Evet gözümün üstünde kaşım var
Hiç utanmıyorsun di mi
Kavganın da adabı var
Zerre kesmez seni
Bu düz ayak sevmeler
Sende aksiyonsuz yaşanmıyor aşklar
Kendine güvenen şöyle gelsin
Bıraksın inadı dile gelsin
Sözünden dönen namert çıksın
Bizde böyle bundan sonra
Kafayı düzelttim senden sonra
Kendime yararım bundan sonra
İster gelirim ister gelmem
Hesap mı vericez bundan sonra
Bir:Hayat senin hayatın
İki:Vahşi biraz tabiatın
Sert lugatın şiddetli tavrın
Huzur istedin ama yine bulamadın
Gül her son bir başlangıç
Güle güle güle güle
Kolay ilişki gelmez işine
Biliyorum seni
Kaderin ellerimde sakın üzme kendini
Soldan kalktım bu sabah olamaz mı
Terslendim bakkala çakkala olamaz mı
Kudurttular belki beter odum
Hiç uyutmadı belki hayatımın sen gerçeği
Tek taraflı olur mu yani bu işler
Yüzde elli haksızlık payı
Hababam dürter
Yok rahat uyku
Mecbur kalkıp yakıcan bir sigara
Koyucan takkeyi tam ortaya
Kendine güvenen şöyle gelsin
Bıraksın inadı dile gelsin
Sözünden dönen namert çıksın
Bizde böyle bundan sonra
Kafayı düzelttim senden sonra
Kendime yararım bundan sonra
İster gelirim ister gelmem
Hesap mı vericez bundan sonra
Evet gözümün üstünde kaşım var
Hiç utanmıyorsun di mi
Kavganın da adabı var
Zerre kesmez seni
Bu düz ayak sevmeler
Sende aksiyonsuz yaşanmıyor aşklar
Kendine güvenen şöyle gelsin
Bıraksın inadı dile gelsin
Sözünden dönen namert çıksın
Bizde böyle bundan sonra
Kafayı düzelttim senden sonra
Kendime yararım bundan sonra
İster gelirim ister gelmem
Hesap mı vericez bundan sonra
Bir:Hayat senin hayatın
İki:Vahşi biraz tabiatın
Sert lugatın şiddetli tavrın
Huzur istedin ama yine bulamadın
Gül her son bir başlangıç
Güle güle güle güle
Kolay ilişki gelmez işine
Biliyorum seni
Kaderin ellerimde sakın üzme kendini
HAYAT SİZSİNİZ
Hayat başımıza gelmez, hayat size karşılık verir.
Hayat sizin çağrınız dır!
Hayatınızın her alanı çağrınız dır.
Hayatınızın yaratıcısı sizsiniz.
Hayat hikayenizin yazarısınız.
Hayat filminin yönetmenisiniz.
Hayatınızı nasıl oynayacağınıza siz karar verirsiniz.
Dışarı verdiklerinizle.
Kısacası sevginizle, hissettikleriniz ile.
Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır.
Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır.
TEVFİK FİKRET
Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır.
TEVFİK FİKRET
Bir haykırış, bir isyan, feryadını duyar gibiyim
Bana seslenen bir ses var oradan
Uzaktan ta uzaktan gelen sesiz bir çığlık var
Ta içinden, bağrından kopup, yürek yakan, can acıtan
Soruların ağlayışı var yanımda, yanı başımda.
İNKAR__ EDDİ ANTER syf:12
Bana seslenen bir ses var oradan
Uzaktan ta uzaktan gelen sesiz bir çığlık var
Ta içinden, bağrından kopup, yürek yakan, can acıtan
Soruların ağlayışı var yanımda, yanı başımda.
İNKAR__ EDDİ ANTER syf:12
Beyin teklemeye başlayınca, kendini kitleyip uykuya dalmayı seçince, bir yok oluşun içine girip kendini "x" etmeye çalıştığında ne yapmam gerek diye soruyorum.
Nerede, nasıl, ne zaman yanlış yaptım? Kayıtları kontrole geçtiğinde görüyorsun ki on binlerce virüs zaptetmiş beynini. Bu virüsler her gün benimle oyun oynuyor. Benimle oynamakla kalmayıp çevremde kim varsa onlarla da oynuyor.
Ben oyun oynamayı severim ama benimle oyun oynanmasından hoşlanmam.
(Egomun sesi ne güzel değil mi ben buradayım diyor)
He ya Egocuğum sen oradasın sen olmasaydın ben ne yapardım. Seni de seviyorum, beni sevmeyen ve beni seven herkesi sevdiğim gibi.
Seni sevmeyeni nasıl seversin diye sormayın, aslında beni sevmeyeni sevmek çok kolay sadece onu insan olarak görüyor bir zincirin halkası olarak sevilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Ne kadar çok sevgi verirsen o kadar çok sevgi alırsın. Bir virüs daha yakaladım Ben bencilim virüsü. Bencilce, sevgi almak için seni sevmeyenleri bile sevmek.
İnsanoğlu ne olacak senin bu halin.
BENCİLLİKLERİN, TEZATLARIN, YILGINLIĞIN ARDINA GİZLENMELERİN.
F.D.U.
Nerede, nasıl, ne zaman yanlış yaptım? Kayıtları kontrole geçtiğinde görüyorsun ki on binlerce virüs zaptetmiş beynini. Bu virüsler her gün benimle oyun oynuyor. Benimle oynamakla kalmayıp çevremde kim varsa onlarla da oynuyor.
Ben oyun oynamayı severim ama benimle oyun oynanmasından hoşlanmam.
(Egomun sesi ne güzel değil mi ben buradayım diyor)
He ya Egocuğum sen oradasın sen olmasaydın ben ne yapardım. Seni de seviyorum, beni sevmeyen ve beni seven herkesi sevdiğim gibi.
Seni sevmeyeni nasıl seversin diye sormayın, aslında beni sevmeyeni sevmek çok kolay sadece onu insan olarak görüyor bir zincirin halkası olarak sevilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Ne kadar çok sevgi verirsen o kadar çok sevgi alırsın. Bir virüs daha yakaladım Ben bencilim virüsü. Bencilce, sevgi almak için seni sevmeyenleri bile sevmek.
İnsanoğlu ne olacak senin bu halin.
BENCİLLİKLERİN, TEZATLARIN, YILGINLIĞIN ARDINA GİZLENMELERİN.
F.D.U.
Kendime ait bir hayat istediğimi anladım.
Sadece bana ait bir hayat.
Acıların, düş kırıklarının, korkuların, olması gerekenlerin, adanmışlıkların, başkalarının kurallarının yönetmediği bir hayat.
Pişmanlık gibi değil.
Gitme zamanının geldiğini nasıl anlayabilir insan.
Nasıl anlatabilir.
Yalnızlığı özlüyorum, yüzümde gölgeler olmadan yaşamayı. Önceleri çok korktum.
Hala bazen korkuyor olsam da, usulca fısıldıyorum kulağına aslında her şeyi.
"İçimi sızlatacak kimse kalmadı içimde"
Beni affet.
-Oruç Aruoba-
Sadece bana ait bir hayat.
Acıların, düş kırıklarının, korkuların, olması gerekenlerin, adanmışlıkların, başkalarının kurallarının yönetmediği bir hayat.
Pişmanlık gibi değil.
Gitme zamanının geldiğini nasıl anlayabilir insan.
Nasıl anlatabilir.
Yalnızlığı özlüyorum, yüzümde gölgeler olmadan yaşamayı. Önceleri çok korktum.
Hala bazen korkuyor olsam da, usulca fısıldıyorum kulağına aslında her şeyi.
"İçimi sızlatacak kimse kalmadı içimde"
Beni affet.
-Oruç Aruoba-
Yine gün akşam oldu,
Yine bir gün daha bitti,
Yine ben çaresizliğimin içinde çırpındım,
Yine yarın olacak,
Yine ben çaresizliğimin içinde kıvranacağım.
F.D.U.
Yine bir gün daha bitti,
Yine ben çaresizliğimin içinde çırpındım,
Yine yarın olacak,
Yine ben çaresizliğimin içinde kıvranacağım.
F.D.U.
Mutluluk
Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.
Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikâyetçi? Çevremiz de kaç kişinin aşk hayati iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlısın nerede olduğunu da bulamıyordur. Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan es ruhumuzu bulmak gibi bir sansımız olmadığına da eminim.
İste bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yasıyoruz hepimiz, iste bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve iste bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz. Gerçekte hız çağında yasıyoruz. Her şey o kadar hızlı gediyor ki, ne ise, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük. Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor. İslerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok iste! Bence doğanın kara bir laneti Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor.
Milan Kundera ´Yavaşlık´ adlı kitabında; ´Yavaşlık hep aldatır, hızlılık ise unutturur.´ diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Evet, freni patlamış kamyon gibi yasamanın hiç anlamı yok. Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık. Aceleye ne gerek var?
Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş... Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, başarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...
Can DÜNDAR
Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.
Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikâyetçi? Çevremiz de kaç kişinin aşk hayati iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlısın nerede olduğunu da bulamıyordur. Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan es ruhumuzu bulmak gibi bir sansımız olmadığına da eminim.
İste bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yasıyoruz hepimiz, iste bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve iste bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz. Gerçekte hız çağında yasıyoruz. Her şey o kadar hızlı gediyor ki, ne ise, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük. Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor. İslerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok iste! Bence doğanın kara bir laneti Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor.
Milan Kundera ´Yavaşlık´ adlı kitabında; ´Yavaşlık hep aldatır, hızlılık ise unutturur.´ diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Evet, freni patlamış kamyon gibi yasamanın hiç anlamı yok. Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık. Aceleye ne gerek var?
Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş... Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, başarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...
Can DÜNDAR
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh,
kalbi bağlayamaz mı?
Hasret;
özlenen den uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh,
kalbi bağlayamaz mı?
Hasret;
özlenen den uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
Olmadı, beceremedim
Ne kendimi sevmeyi ne de kendimi sevdirmeyi,
Ne de hiç bir şeyi umursamaz yaşamayı.
Bataklıklar içinde çırpınır buldum kendimi, ne
battım ne de çıkabildim
Olmadı, beceremedim
ne yaşamayı, ne yaşatmayı ne de ölmeyi.
F.D.U.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)